Blog

Güneşle Mesafenizi Koruyun

İçimizi ısıtmaya iyiden iyiye başlayan güneş ve cildimize etkisi hakkında ne kadar bilgiye sahipsiniz?

Yaza merhaba diyeli kısa bir süre oldu. Ama hala güneş konusunda tam olarak netleşemeyen birtakım konular olduğu gerçek. Güneşin cildimize ne yönde etki gösterdiği, zararlı ışınlardan nasıl korunmamız gerektiği konusunda bilgilerimizi tazeleyelim o halde..

GÜNEŞ IŞINLARI CİLDİMİZE NASIL ETKİ EDİYOR?

Güneş dünyanın ısı, ışık ve enerji kaynağıdır. Hayatın sürdürebilmesi, canlıların var olabilmesi için gerekli nitelik taşıyor. Güneş ışınlarının cilt üzerinde pek çok önemli fonksiyonu bulunuyor. Ancak özellikle son yıllarda deri üzerine olan olumsuz etkilerinin fark edilmesiyle beraber, güneşten korunmanın gerekliliği ortaya çıkıyor. Güneşten gamma ışınları, X ışınları, ultraviyole ışınlar (UV), gün ışığı, kızıl ötesi ışınlar (infrared), radyo dalgaları ve mikrodalgalar halinde ışınlar yayılıyor. UV ışınları dışındakiler dünya üzerinde çok küçük miktarlarda bulunduğu ve enerjileri düşük olduğu için cilde önemli bir etki etmiyorlar. Cilde direkt etkisi bulunanlar daha çok UV ışınları oluyor. UV ışınları kendi aralarında üç alt gruba ayrılıyor.

UVA: Deride dermis tabakasına kadar ulaşabiliyor. Camdan geçiyor. Kızarıklık yapıcı (eritematojenik) ve kanser yapıcı ( karsinojenik) etkileri yer alıyor. Bronzlaşmaya neden oluyor.

UVB: Ozon tabakasında kısmen tutuluyor. Camdan geçmiyor. UVA gibi kızarıklık ve kanser yapıcı etkileri var. Bronzlaşmaya neden oluyor.

UVC: Ozon tabakasından emiliyor, yeryüzüne ulaşmıyor.

GÜNEŞ HEPİMİZİ AYNI MI ETKİLİYOR??

Güneş ışınlarının cilde verdiği hasarları etkileyen birtakım faktörler var. Güneşe maruz kalan kişinin deri tipinin açık ya da koyu olması oluşabilecek hasarın boyutunu etkiliyor. Açık tenli bir kişi güneş ışılarına karşı daha hassas oluyor. UV ışınlarının en yoğun olduğu öğle saatlerinde, ışınlara çok uzun süre maruz kalınması sonucu ışınlar vücuttaki birikici etki yaparak cilt hasarına neden oluyor. Direkt ışınların ve deri kanserleri oluşabiliyor.

FOTO YAŞLANMA: En erken bulgusu deride renk değişiklikleri ( açık ya da kahverengi lekelenmeler), kırışıklıklar, deride kabalaşma, son aşamalara gelindiğinde deride incelme (atrofi) ve elastoz denilen ciltteki elastik liflerde meydana gelen bozulmalar meydana geliyor.

BAĞIŞIKLIK BASKILAMA: Azı uyarırken, fazlası hücresel bağışıklıkta baskılanmaya neden oluyor.

YÜKSEK KORUYUCU FAKTÖRLÜ KREMLERİ SATIN ALIRKEN, KULLANIRKEN NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİYOR?

Güneşten korunmak için bilinen ve en yaygın kullanılan önlem koruyucu kremlerdir. Güneş koruyucu kremler deriye ulaşan UV ışınlarını yansıtan, emen ya da saçan ajanlardır. Krem, jel, losyon, sprey şeklinde olabilirler. SPF ile ifade edilen çeşitli derecelerde güneş koruma faktörleri içeriyorlar. Güneş koruyucular etki mekanizmalarına göre fiziksel ve kimyasal olarak ikiye ayrılıyor. Fiziksel güneş koruyucular deride bariyer oluşturarak UV ışınlarını yansıtarak etki gösteriyor.  Kimyasal güneş koruyucular, UV ışınlarını absorbe ederek etki gösterirler bu yüzden foto alerjik reaksiyonlara neden olabilirler. İyi bir güneş koruyucu geniş spektrumlu yani hem UVA hem de UVB’ye karşı etkili olmalı, suya ve terlemeye dayanıklı olmalı, cildi tahriş etmemeli, toksik olmamalı ve yeterli bir SPF’ye yani güneş koruma faktörüne sahip olmalıdır. UV ışınlarının dünyaya ulaşmasını etkileyen çeşitli etmenler bulunuyor. Güneşin yüksekliği, 11.00-15.00 saatleri arasında daha diktir, bu nedenle günlük UV’nin yüzde 60’ı yeryüzüne ulaşabiliyor. Bulunulan bölgenin ekvatora yakınlığı veya deniz seviyesinden yüksekliği: her bin metre yükseklikte UV ışınlarının etkisi yüzde 10-12 artıyor. Güneş ışınlarının yansımaları; kar, kum ve denizden önemli derecede yansıma oluyor ve UV şiddetini arttırıyor. Bulutların UV filtre edici etkisi çok değişken. İnce bulutlar hemen hemen hiç filtre görevi göremezken, kalın bulutlar önemli derecede filtreleyebiliyor. Gölgede durmak güneşten direk gelen UV’yi engelleseyebiliyor. Pencereler UVB’yi etkili bir şekilde filtrelese de UVA’yı geçiriyor. Giysiler güneş koruyuculara göre daha güvenilir. Derinin hangi bölgelerinin korunduğu açıkça görülebilir.

D VİTAMİNİNİ GEREKTİĞİ KADAR ALABİLMEK İÇİN GÜNEŞTEN NASIL FAYDALANMAK GEREKİYOR? NE YAPILMALI, NE YAPILMAMALI?

Mart ve Ekim ayları arası D vitamini açısından en etkili dönem. Bu aylarda özellikle güneş ışınlarının dik geldiği 11.00 ve 15.00 saatleri arası D vitamini için en uygun saatler sayılabiliyor. Ancak güneşin olumsuz etkilerini göz önüne alındığında, sadece 10-15 dakika diz ve dirsek altı bölgelerinin güneşlendirilmesi yeterli oluyor.

D VİTAMİNİNİN GÜNEŞ YOLUYLA ALINMASI İŞLEMİ NASIL GERÇEKLEŞİYOR?

D vitamininin iki formu vardır. Vitamin D2 ve vitamin D3. Vitamin D3 sentezinde ilk basamak güneş ışınlarının etkisiyle ciltte bulunan provitamin D’nin vitamin D3’e dönüşmesi oluyor. Ayrıca besinlerle alınan D vitamininin bağırsaklardan emilimi de oluyor. Bu da vücudun D vitamini ihtiyacının bir kısmını karşılıyor.

HANGİ CİLT TİPLERİ, HANGİ ÖZELLİKTE ÜRÜNLER TERCİH ETMELİ?

Güneş koruyucu ürünlerin cilt tipine ve ten rengine göre seçilmesi gerekiyor. Örneğin, kuru cilt tipine sahip olanlar, yoğun kıvamlı ürünler kullanabilirken, yağlı ve akneli ciltler, akışkan kıvamlı, yağlı olmayan ürünler kullanabilir. Ayrıca açık tenliler, koyu tenlilere göre daha geç bronzlaşıyor ve daha çok kızarıyorlar. Bu yüzden açık tenliler, koyu tenlilere göre daha yüksek koruma faktörü içeren ürünler tercih etmeli. Bunun yanında çocuklar, yaşlılar ve kendi ya da ailesinde cilt kanseri öyküsü olanlar güneş ışınlarına çok daha fazla dikkat etmeli.

BRONZLAŞMA KONUSUNDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VAR MI?

Bronzlaşmak cildi daha sağlıklı hale getirmiyor. Aksine güneşin zararlı etkileriyle daha fazla maruz kalınmış olunuyor. Bronzlaşmak için solaryuma girmek sakıncalı. Cilt kanseri ve yaşlanma etkilerini arttırıyor. D vitamini alabilmek için saatlerce güneşte kalmak da hata. 10-15 dakika kol ve bacak bölgesinin güneş görmesi yeterli oluyor.

GÜNEŞİN NEDEN OLDUĞU HASTALIKLAR VAR MI?

POLİMORF IŞIK ERÜPSİYONU: Güneş ışığıyla temastan bir süre sonra yanma hissi ile beraber, kaşıntılı küçük kırmızı kabarıklıklar, geniş pembe-kırmızı döküntülü alanlar veya su kabarcıkları şeklinde deri döküntülerinin bir veya birkaçını içeren hastalık. Genellikle ilkbahar ve yaz aylarında, en sık kollarda, göğüs, dekolte bölgesinde ve yüzde görülüyor.

AKTİNİK PRURİGO: En sık çocukluk çağında ortaya çıkıyor. Yüz, boyun, dekolte bölgesi, kollar gibi güneşle temas eden bölgelerde oluşuyor. Kaşıntılı  kabarıklar şeklinde görülüyor. Lezyonlar genelde yıl boyunca devam etmekle beraber, yaz aylarında şiddetlenme gösteriyor.

SOLAR ÜRTİKER: Fiziksel ürtiker (kurdeşen) tiplerinden biri. Güneşle temastan birkaç dakika sonra gelişiyor. Temas bölgesinde kırmızı, kaşıntılı kabarıklıklar şeklinde ortaya çıkıyor ve birkaç saat içinde genellikle geriliyor.

HİDROA VAKSİNİFORME: Sebebi tam olarak bilinmeyen çocukluk çağlarında başlayan nadir bir hastalık. Lezyonlar ilkbahar ve yaz aylarında güneşle temas eden deride görülüyor. Burun, yanaklar, kulak kıvrımları ve el sırtlarında önce kırmızı kabarık lezyonlar şeklinde gelişiyor. İçi kanlı da olabilen sıvı dolu kabarcıklara ve kabuklanmaya dönüşüyor. Kaşıntı, yanma ve ağrı da olabilen lezyonlar birkaç haftada hafif beyaz ve çökük, kalıcı yara izleri ile iyileşiyor. Bu kabarcıklar suçiçeği lezyonlarına benziyor.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Call Now Button